Custom Search

Hüseyin Rahmi Gürpınar

17 Ocak 2013

19 Ağustos 1864’te İstanbul’da doğdu. 8 Mart 1944’te Heybeliada’da yaşamını yitirdi. Heybeliada’daki Abbas Paşa Mezarlığı’na defnedildi. Roman ve öykü yazarı. Eserlerinde 19 ve 20’nci Yüzyıl başındaki İstanbul yaşamını gerçekçi bir biçimde yansıttı. Hünkar yaveri Mehmet Sait Paşa’nın oğlu. 3 yaşında iken annesinin ölümü üzerine Girit’te bulunan babasının yanına gönderildi. İlkokula burada başladı. Babası tekrar evlenince 6 yaşında İstanbul’a anneannesinin Aksaray’daki Konağı’na döndü. Yakubağa Mektebi, Mahmudiye Rüşdiyesi ve İdadide öğrenim gördü. 1878’de Mekteb-i Mülkiye’ye girdi. 1880’de hastalık nedeniyle ikinci sınıfta iken okulu bıraktı. Kısa bir süre Adliye Nezareti Ceza Kalemi’nde memur, Ticaret Mahkemesi’nde Azâ Mülazımı olarak çalıştı. 1887’de Ahmed Mithad Efendi‘nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başladı. Batı uygarlığının yaşantısını taklit ederken gülünç duruma düşen insanları anlattığı ilk romanı “Şık” aynı yıl bu gazetede tefrika şeklinde yayınlandı. Paul Bourget, Paul de Kock, Alfred de Musset gibi Fransız yazarlardan çeviriler yaptı. 1894’te İkdam gazetesine geçti. Kendisine büyük ün sağlayan ilk eseri “Mürebbiye” ile “Metres”, “Tesadüf” ve “Nimetşinas” bu gazetede tefrik edildi. Sansürün “Alafranga” (1911’de “Şıpsevdi” adıyla basıldı) romanını yasaklaması üzerine yazarlığı bıraktı. 1908’e kadar suskun kaldı.

Hüseyin Rahmi Gürpınarİkinci Meşrutiyet döneminde Ahmet Rasim ile birlikte 37 sayı süren “Boşboğaz ile Güllâbi” adlı mizah dergisini çıkardı. Sabah ve Vakit gazetelerinde çalıştı. 1912’de Heybeliada’ya taşındı. Kütahya milletvekili olduğu 1936-1943 dışında tüm yaşamını Heybeliada’da geçirdi. 1924’te Son Posta gazetesinde tefrik edilen “Ben Deli miyim” romanı ahlaka aykırı bulunarak yargılandı, beraat etti. Anneannesinin yalısında dadılar arasında geçirdiği çocukluk ve gençlik yılları, İstanbul yaşamı ve insanlarını tüm detaylarıyla öğrenmesini sağladı. Ev kadınlarının çeşitli konulardaki düşüncelerini öğrendi. Batılı yazarların yanısıra Türk halk edebiyatından da yararlandı. Romanı ahlakın aynası olarak gördü. Geniş bir okur kitlesine ulaşabilmek için yalın bir dil kullandı. Çok okunan bir yazar olmasını da bu yalınlığına bağladı. Eserlerinde toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri, kadın-erkek ilişkilerini, din sorunlarını konu aldı. Zeki ve kurnazların, saf ve cahilleri kandırarak işlerini yürüttükleri çarpık bir düzenden kurtulmak için akılcı düşüncenin gelişmesi gerektiğini savundu. Dar sokakları, ahşap evleri, konakları, yalıları ve çarşılarıyla hep İstanbul’u işledi. Romanlarında döneminin İstanbul’un her kesiminden, sınıftan insana yer verdi. Külhanbeyler, züppeler, fahişeler, hanımefendiler, mahalle kadınları, paşalar, memurlar, beslemeler, imamlar, esnaf. Çevre betimlemeleri üzerinde durmaktansa karakterlerini güçlendirmeyi tercih etti. Bu karakterleri yerel şivelerle konuşturmakta ustalaştı. Emile Zola’nın deneysel roman yöntemini benimsedi ve uyguladı. Ömrünün son otuz yılını Heybeliada’daki köşkünde yazarak geçirdi. En çok ürün veren, en çok okunan ve sevilen yazarlardan biri oldu.


ESERLERİ
ROMAN:

  • Şık (1889)
  • İffet (1896)
  • Mutallâka (1898 Mürebbiye (1899)
  • Bir Muadele-i Sevda (1899)
  • Metres (1900)
  • Tesadüf (1900)
  • Şıpsevdi (1911)
  • Nimetşinas (1911)
  • Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç (1912)
  • Gulyabani (1913)
  • Cadı (1912)
  • Sevda Peşinde (1912)
  • Hayattan Sayfalar (1919)
  • Hakka Sığındık (1919)
  • Toraman (1919)
  • Son Arzu (1922)
  • Tebessüm-i Elem (1923)
  • Cehennemlik (1924)
  • Efsuncu Baba (1924)
  • Meyhanede Hanımlar (1924)
  • Ben Deli miyim (1925)
  • Tutuşmuş Gönüller (1926)
  • Billur Kalp (1926)
  • Evlere Şenlik, Kaynanam Nasıl Kudurdu (1927)
  • Mezarından Kalkan Şehit (1928)
  • Kokotlar Mektebi (1928)
  • Şeytan İşi (1933)
  • Utanmaz Adam (1934)
  • Eşkıya İninde (1935)
  • Kesik Baş (1942)
  • Gönül Bir Yeldeğirmenidir Sevda Öğütür (1943)
  • Ölüm Bir Kurtuluş mudur (1954)
  • Dirilen İskelet (1946)
  • Dünyanın Mihveri Para mı Kadın mı (1949)
  • Deli Filozof (1964)
  • Kaderin Cilvesi (1964)
  • İnsanlar Maymun muydu (1968)
  • Can Pazarı (1968)
  • Ölüler Yaşıyor mu (1973)
  • Namuslu Kokotlar (1973)

ÖYKÜ:

  • Kadınlar Vaizi (1920)
  • Namusla Açlık Meselesi (1933)
  • Katil Bûse (1933)
  • İki Hödüğün Seyahati (1934)
  • Tünelden İlk Çıkış (1934)
  • Gönül Ticareti (1939)
  • Melek Sanmıştım Şeytanı (1943)
  • Eti Senin Kemiği Benim (1963)

OYUN:

  • Hazan Bülbülü (1916)
  • Kadın Erkekleşince (1933)
  • Tokuşan Kafalar (1973)
  • İki Damla Yaş (1973) Gülbahar Hanım

TARTIŞMA:

  • Cadı Çarpıyor (1913)
  • Şekavet-i Edebiye Tartışmaları (1913)
  • Sanat ve Edebiyat (Ölümünden sonra H. A. Önelçin derledi, 1972)

 KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA BİR İZDİVAÇ 

 Romanın birinci kısmında mahallede yaşayan insanların günlük yaşantıları, kadınların kendi içindeki konuşmaları ve 5 Mayıs 1910’da dünyaya çarpma olasılığı olan kuyruklu yıldız hakkındaki korku ele alınmıştır. Babasından kalan yüklü bir mirasın sahibi İrfan Galip, Avrupai bir hayata özenmekte, Türk kadınlarının cahil olduğunu düşünmekte ve onlarla alay etmektedir. Kuyruklu yıldızın dünyaya çarpa­cağını öğrenen İrfan Galip, panik ve korku içinde olan mahalle kadınlarını toplar ve onlara bir konuşma yapar. Toplantıdan birkaç gün sonra bir mektup alır. Mektup, oldukça kültürlü ve eğitimli bir kız tarafından yazılmıştır. İrfan Galip uzun aramalar sonucu kıza ulaşır. İrfan Galip ile Feriha, Halley Kuyruklu Yıldızı’nın geçtiği gece evlenirler.

Yapıtın Özellikleri ve Önemi

Eserde toplumun değer yargıları, cahillikten kaynaklanan inanışlar ve yanlış Batılılaşma eleştirilmiştir. Roman, ustaca hazırlanmış entrikalarla ve mizahi anlatımıyla güldürürken düşündürmeyi amaçlamaktadır.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.